En kaliteli çam hangisi ?

Yurek

New member
En Kaliteli Çam Hangisi? Bir Ağaç, Bir Kalp, Bir Öğreti

Selam dostlar,

Bugün size bir “çam ağacı” hikâyesi anlatmak istiyorum. Ama öyle sıradan bir ağaç hikâyesi değil bu; biraz insan gibi düşünen, biraz da insanlara ayna tutan bir çamın hikâyesi. Hani bazen bir doğa yürüyüşünde bir ağaçla göz göze gelirsiniz ya, işte öyle bir karşılaşmadan doğdu bu hikâye.

Benim bu hikâyedeki amacım sadece “en kaliteli çam hangisidir” sorusuna cevap aramak değil; kaliteyi nasıl tanımladığımızı sorgulamak. Çünkü belki de “kalite” sadece odunun dayanıklılığında değil, o ağacın büyürken kattığı anlamdadır.

---

1. Dağın Eteğinde Başlayan Hikâye

Bir zamanlar, yüksek dağların eteklerinde küçük bir köy varmış. Köyün adı Sarıçayır, insanları ormanın dilini bilen, ağaçla dost yaşayan insanlarmış.

Bir gün köye bir tartışma düşmüş: “En kaliteli çam hangisi?”

Bir grup erkek, ölçümlerle, lif uzunluklarıyla, reçine oranlarıyla konuşmaya başlamış. Onlara göre kalite, dayanıklılıktaymış.

Köyün marangozu İlyas Usta da bu görüşteymiş.

“En kaliteli çam, gövdesi düz olandır. Lifleri sık, çatlamaz, eğilmez. İnşaatta, gemide, mobilyada yıllarca dayanır. İşte kalite budur,” dermiş.

Ama köyde herkes aynı fikirde değilmiş. Kadınlardan biri, Zeynep Ana, sessizce gülümsemiş:

“Benim için en kaliteli çam, gölgesinde çocukların oynayabildiği, dallarına kuşların yuva kurduğu çamdır. Kim dayanıklıymış, kim reçine doluymuş, umurumda değil. Önemli olan yaşatması.”

---

2. Fırtına Geldiğinde

Bir gün köye büyük bir fırtına gelmiş. Gökyüzü griye dönmüş, rüzgâr uğuldayarak dağdan aşağı inmiş.

İlyas Usta’nın çok övündüğü uzun, kalın gövdeli çam o gece devrilmiş. Lifleri sertti ama toprağı zayıftı; kökleri yüzeydeydi.

Sabah köylüler ormana koşmuş. Herkes şaşkın: en güçlü görünen ağaç yıkılmıştı.

Zeynep Ana, küçük bir tepenin ardında, ince ama kökleri derine inmiş bir başka çamın hâlâ dimdik durduğunu fark etmiş.

“Bakın,” demiş, “bu çam yıllardır en altta kalırdı. Ne odunu istenirdi ne gövdesi beğenilirdi. Ama kökleri kalbini toprağa işlemiş.”

İlyas Usta sessiz kalmış. Bir süre sonra yıkılan ağacın gövdesine dokunmuş, ardından dimdik kalan çamın köklerine bakmış.

“Galiba kaliteyi yanlış anlamışız,” demiş, “biz sadece yüzeye baktık, derinliği unuttuk.”

---

3. Strateji ve Sezgi: İki Farklı Yol, Tek Gerçek

Köy halkı bu olaydan sonra ikiye ayrılmış:

Bir grup erkek, “Bir ağaç hem dayanıklı hem köklü olmalı” diyerek yeni dikim planları yapmaya başlamış. Onlar için çözüm sistematikti: rüzgâr yönü, toprak nemi, köklenme derinliği hesaplanmalıydı.

Kadınlar ise bambaşka bir yerden yaklaşmış:

“Belki de çamın kalitesi, insanın kalbini nasıl dokuduğunda gizlidir,” demişler.

Her bahar yeni fidan dikerken çocuklara şu öğüdü verirlermiş:

“Her çam bir insan gibidir. Kökü sağlam olmayanın gövdesi uzun da olsa bir gün devrilir.”

Bu iki bakış birleşince, köy bir denge kurmuş. Erkekler stratejik planlamayı, kadınlar duygusal sezgiyi getirmiş.

Köyün yeni ormanı hem sağlam hem huzurluymuş.

---

4. Zamanla Gelen Bilgelik

Yıllar geçmiş. Zeynep Ana’nın torunu Elif büyüyüp ormancı olmuş.

Bir gün kasabadan gelen bir mühendis köye uğramış, yeni bir yol projesi için “en dayanıklı çam”ları kesmek istediklerini söylemiş.

Elif onu ormana götürmüş, tepenin üzerindeki o meşhur çamı göstermiş.

“Bu ağaç 70 yıldır ayakta. Fırtınalara, kar fırtınalarına, kuraklığa dayanmış. İsterseniz ölçün, belki lifleri zayıftır ama ruhu güçlüdür.”

Mühendis gülümsemiş, “Ruhun mukavemeti ölçülmez,” demiş.

Elif cevap vermiş:

“Belki de ölçülmeli. Çünkü bir ağaç, sadece ne kadar dayanıklı olduğuyla değil, neyi temsil ettiğine göre değerlidir.”

---

5. Kaliteli Çamın Tanımı: Dayanıklılıktan Fazlası

Köyde bir gelenek başlamış: her yeni doğan bebek için bir çam fidanı dikilir olmuş.

Fidanın adı, çocuğun adına göre verilirmiş.

Birinin adı “Sabır Çamı”, diğerinin “Umut Çamı”, bir diğerinin “Adalet Çamı” olurmuş.

Bir gün bir çocuk babasına sormuş:

“Baba, en kaliteli çam hangisi?”

Babası durup düşünmüş, sonra şöyle demiş:

“En kaliteli çam, kökleriyle gökyüzünü birleştirendir. Ne çok sert olur ne çok yumuşak. Rüzgârla savaşmaz, ona uyum sağlar. Gövdesi dik durur ama kibirli değildir. Gölge verir, meyve beklemez.”

O gün köyde herkes anlamış ki, kalite sadece ağaçta değil; ağaçtan ne öğrendiğimizde gizliymiş.

---

6. Forumdaşlara Sorular: Sizin Hayatınızdaki “Çam” Hangisi?

Sevgili forumdaşlar,

Hikâyeyi burada bitirirken sizden duymak isterim:

- Sizin hayatınızdaki “çam” kim ya da ne?

- Dayanıklı ama köksüz biri mi daha değerlidir, yoksa derin köklü ama kırılgan olan mı?

- Bir insanın “kaliteli” olması sizce neyle ölçülür: direnciyle mi, sevgisiyle mi?

- Erkeklerin stratejik planı mı uzun ömürlü kılar, yoksa kadınların duygusal sezgisi mi daha derin bir iz bırakır?

Hikâyedeki çamlar belki sadece ağaçtı ama hepimizin içinde bir kök, bir gövde, bir gökyüzü var.

Ve kim bilir, belki “en kaliteli çam” dediğimiz şey aslında kendimizle, hayatla ve birbirimizle kurduğumuz bağın bir yansımasıdır.

---

7. Sonuç: Kalite, Dayanmak Değil, Yaşatmaktır

Günün sonunda, İlyas Usta’nın köyünde kimse “en kaliteli çam”ın hangisi olduğunu tam olarak söyleyememiş.

Çünkü her biri farklı bir kalite taşımış:

Kimi rüzgâra direnmiş, kimi kuşlara yuva olmuş, kimi gölgesiyle çocukları korumuş.

Tıpkı insanlar gibi.

Kimi aklıyla inşa eder, kimi kalbiyle yaşatır, kimi her ikisini birleştirir.

Ve belki de en güzel denge, bu ikisinin kesiştiği yerde başlar.

O yüzden dostlar, siz siz olun; ister çam gibi dimdik olun, ister kök gibi derin…

Ama her zaman birilerine gölge verecek kadar merhametli, fırtınada bile esnemeyi bilecek kadar bilge olun.

Çünkü en kaliteli çam, kendini değil, etrafındakileri ayakta tutandır.